Birey Narsisizmi

“Narsisizm, karanlık bir odanın içinde hiç tanımadığın insanlarla birlikte yaşamaya çalışmaktır. Işığın kudretli kesinliğini bulamazsın orada, yalnız karanlığın bilinemezliği ve korku vardır. Odanın dört bir yanında şüphe hakimdir. Bir adım ötesini düşünmek, varlığının endişesiyle birleşir, silgi gibi ağır ağır yok oluşun gerçeğiyle karşı karşıya kalırsın.”

İşbu vesika, 20. asrın garip şahsiyetlerinden Zigmun Froyt [Sigmund Freud]’un “Psikanalize Yeni Giriş Dersleri” isimli eser-i latifinden mülhem pastiş dediğimiz “kırpmalar”dan teşekkül etmektedir. Vesikayı siteye yükleyen müellif, o zamanlar henüz toy bir aşırılıkla dimağında canlanan imgeleri haikatin ta kendisi sanma gafletinde haizdi; bu sebeple de hoşuna giden her güzel tasviratı kaide-i alıntılamaya riayet etmeksizin teşhir etmekten büyük bir haz duyuyordu. Gençlik işte! Bu hususta siz kıymetli kârilerimizden özür dileriz (II. Baskıya Önsöz)

Narsisizme psikolojik olarak açıklarsak; libidonun dış etkenlerle ilişiğini koparması sonucu egoda depolanmasıdır.

Freud, libidonun başlangıçta sanki “büyük bir depo gibi” egoda toplandığını, sonra da nesnelere yöneldiğini, ama nesnelerden kolayca geri çekilip tekrar egoya yöneldiğini varsaymıştır. Ayrıca, Freud, her çocuğun doğumuyla birlikte narsist bir kişiliğe sahip olduğunu ve buna “temel narsisizm” denildiğini belirtmiştir.  Fakat zamanla gelişim seyri olgunlaştıkça çocuğun mantıksal düşünme kabiliyeti ve nesneleri ayırt etme güdüsü olgunlaşır.  Bununla birlikte egodaki yoğun narsistik güdüler ilerleyen dönemlerde azalır ve çocuk dış etkenlerle iletişimini kuvvetlendirir. Neticede egoda toplanan libido narsistik enerji, “ben” ve “ben olmayan” nesneleri birbirinden ayırt etmeye başlar ve bu gelişim devam eder.

Ama normal gelişme durumunda bile insan yaşamı sürecesince bir ölçüde narsist kalmaktadır. “Normal”, “olgun” insan, narsisizmi, tamamen ortadan kalkmaksızın toplumsal olarak kabul edilen bir minimuma indirgemiş kişidir.

Çoğu insan kendi vücudunu, bedenini, yüzünü beğenir ve bunları başka bir insanla değişmek isteyip istemediği sorulduğunda kesinkes hayır cevabını verir. Bir başka yönden, çoğu insan kendi dışkısını görmekten ve koklamaktan rahatsız olmaz fakat başka bir insanınkini gördüğü zaman tiksinir. Bu durum klasik bir narsistik kişilik örneğidir. Kişinin kendi bedeni esas olduğunda hoşuna giden bir şey, bir başka beden ile sunulduğunda tiksinti verici olur.

Narsist kişi nasıl tanımlanır?

Genelde başkasının söylediklerine cevap vermez, ilgilenmez de. ( Ama zekiyse,  ilgili gözükmek için sorular sorabilir, görüş bildirebilir). Ayrıca eleştirilere bir çeşit duyarlılık da gösterebilir. Bu duyarlılık, bir eleştirinin geçerliliğini reddederek ya da öfke veya depresyonla tepki vererek dışavurulabilir. Narsisizmin farklı dışa vurumları ne olursa olsun, dış dünyaya yürekten bir  ilgi yokluğu her türlü narsisizmde bulunur. Yoğun narsisizm, gerçekliği tam anlamıyla algılayamama durumudur.

Genellikle kişi kendisinin yansız yargısının da nesnel ve gerçekçi olduğuna inanır. Bu da düşünme ve algılama kapasitesinde ciddi bir çarpıtmaya yol açar, çünkü kendini ve sahip olduğu şeyleri değerlendirirken bu çarpıtmalar onu sürekli köreltir, kendi bağnaz kalıplarının içine sokar. Buna uygun olarak, kişinin kendi ve kendiyle ilgisi olmayan dış dünyayla ilgili kararları da tek taraflı olur. Dışarıdaki dünya aşağılık, habis ve ahlaksızdır. Böylece kişi çok büyük bir çarpıtmaya girer. O ve sahip oldukları değerlenirken diğer her şey ucuz bir paçavra gibi itelenir.

Habis(kötücül) narsisizm durumunda narsisizmin ana nesnesi kişinin yaptığı ya da ürettiği şey değil, sahip olduğu şeydir. Diğer yandan habis narsisizm kendini sınırlamaz ve sonuçta kabaca hem solipsistik ( tekbenci, kendi doğruları dışında hiçbir şeyi savunmayan kişi) hem de ksenofobiktir.(Yabancılara karşı hastalık derecesinde beslenen düşmanlık)

Son olarak, narsisizmle ilgili önemli gördüğüm bir diğer hususta “Ahlaki Hipokondri (Negatif Narsisizm)” dir. Burada kişi hastalanmaktan veya ölmekten değil, suçlu olmaktan korkar. Bu nedenle sürekli yaptığı şeylerin yanlışlığını düşünür, vicdanını bunlarla tüketir. Dışarıdan birisine son derece nazik, düzgün ve iyimser davranır; başkalarını düşünen birisi gibi gözükebilir. Oysa gerçekten o sadece, kendi hakkında düşündükleriyle ilgilenir. Negatif hipokondrinin altındaki narsistik duygu, kibirli bir insanınkiyle aynıdır.